SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

EBVABU TAKSİRİ’S-SALAT

<< 565 >>

DEVAM: 5. Kişi Bulunduğu Yerleşim Yerinden Ayrılınca Namazı Kısaltarak Kılmaya Başlar

 

حدثنا عبد الله بن محمد قال: حدثنا سفيان، عن الزهري، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها قالت: الصلاة أول ما فرضت ركعتين، فأقرت صلاة السفر، وأتمت صلاة الحضر.قال الزهري: فقلت لعروة: ما بال عائشة تتم؟ قال: تأولت ما تأول عثمان.

 

[-1090-] Aişe'nin şöyle dediği nakledilmektedir: "Namaz ilk farz kılındığında iki rekat idi. Yolculuk namazı aynen iki rekat kaldı, fakat mukîmin namazı ise dörde tamamlandı."

 

Zührî der ki: "Ben Urve'ye, peki Aişe niçin tam kılıyor, diye sorduğumda bana şu cevabı verdi: O da Osman'ın yorumuyla aynı yorumu yaptı."

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buharî'nin başlıkta ifade ettiği durum, namazın kısaltılarak kılınabileceği bir mesafeye gitmek niyetiyle yola çıkanlar için geçerlidir ve bu konuda da görüş ayrılıkları bulunmaktadır.

 

İbnu'l-Munzir şöyle demiştir: "Bir kimse namazların kısa kılınabileceği uzaklıkta bir yere gitmek niyetiyle yolculuğa çıktığında, ayrılmış olduğu yerleşim birimine ait evlerin bulunduğu sınırdan çıktığı zaman artık namazları kısaltarak kılabilir, bu konuda alimler icma etmişlerdir. Fakat bu sınırdan çıkmadan önce namazların kısaltılarak kılınıp kılınamayacağı konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Alimlerin çoğunluğuna göre o yerleşim bölgesine ait bütün evlerin geçilmiş olması gerekir. Kufe'li bir alime göre yolculuğa niyet edildiği zaman artık namazlar kısaltılarak kılınır, hatta kişi evinde bile olsa hüküm budur. Bazı alimler ise kişi yolculuğa başladığında dilediği takdirde namazlarını kısaltarak kılar demişlerdir."

 

Kendisi ilk görüşü kabul etmiştir. Zira bu ilk görüş ittifakla kabul edildiği halde diğer görüşler ihtilaflıdır. Dolayısıyla bir kimsenin kısaltma hükmü kesinleşinceye kadar namazları tam olarak kılması gerekecektir. İbnü'l-Münzir sözlerine devamla şöyle der: " Nebi (s.a.v.)'in yolculuklarının hepsinde daha Medine'den çıkmadan namazları kısaltarak kıldığına dair ben şahsen hiçbir şey bilmiyorum."

 

Bazı bilginler bu rivayetlere bakarak kısa mesafeli yolculuklarda da namazın kısaltılarak kılınabileceğini söylemişlerdir. Zira Medine ile Zülhuleyfe arası altı MİL dir. Ancak bu görüşe şu şekilde karşı çıkılmıştır: "Zulhuleyfe bu yolculukta gidilmesi hedeflenen yer değildi. Nebi (s.a.v.) Mekke'ye gitmek üzere yola çıkmış fakat Zulhuleyfe'de konaklamıştı. Orada iken kıldığı ilk namaz ikindi namazı olmuştu ve yolculuğunu tamamlayıp tekrar Medine'ye dönene kadar bütün namazlarını kısaltarak kılmıştı."

 

Osman r.a.'ın niçin namazları Mina'da dört rekat kıldığıyla ilgili olarak şu açıklamalar yapılmıştır:

 

1. Osman r.a. Mekke'den evlenmişti.

2. O muminlerin emiri idi. Dolayısıyla her yer onun vatanı sayılır.

3. O Mekke'de ikamet etmeye niyetlenmişti.

4. O Mina'da yeni bir yer edinmişti.

 

Ancak "Aişe de Osman'ın yorumuyla aynı yorumu yaptı" ifadesi bu açık¬lamaların tamamının yanlış olduğunu gösterir. Zira Hz. Aişe için bu ihtimallerden hiç biri söz konusu değildir. Zaten bu görüşlerin çoğunun bir delili de yok¬tur, tamamı safsatadan, delilden yoksun İddialardan ibarettir. Bu görüşleri şu Şekilde çürütmek mümkündür:

 

1. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşleriyle birlikte yolculuk yapmış ve yolculuk sırasında namazlarını kısaltarak kılmıştır.

2. Böyle bir şey mümkünse eğer, buna en layık olan kişi Nebi'dir (s.a.v.).

3. Kitabü'l-Meğazî'de Ala İbnü'l-Hadramî'den nakledilen hadisin ele alındığı bölümde de açıklanacağı gibi muhacirlerin Mekke'ye yerleşmesi haramdır.

 

4. Bu görüş zaten hiç nakledilmemiştir bile. Dolayısıyla nakil bulunmayan bir konuda tahmine dayalı görüş beyan etmenin de bir anlamı yoktur.

 

Hz. Osman'ın niçin bu şekilde hareket ettiğiyle ilgili olarak nakledilen bir açıklamada şöyledir: "O yolculuk sırasında namazların kısaltılarak kılınması hükmünün yolculuk seyir halinde olan kimselerle ilgili olduğunu, fakat bir yerde konaklayanların namazları tam olarak kılmaları gerektiği görüşündeydi."

 

Bu görüşün delillerinden biri Ahmed İbn Hanbel'in hasen bir senedle Abbad İbn Abdullah İbnü'z-Zübeyr'den naklettiği şu rivayet olabilir: "Abbad dedi ki: Muaviye haccetmek üzere Mekke'ye geldiğinde bize öğle namazını iki rekat kıldırmıştı. Sonra Darü'n-Nedve'ye gitti. Bir süre sonra Mervan ile Amr İbn Osman onun yanına gelerek: "Sen amcanın oğlunu namazları tam olarak kıldırdığı için kınamıştın değil mi?" dediler. Muaviye onlara şöyle cevap verdi: "Osman Mekke'ye geldiği zaman öğle, ikindi ve yatsı namazlarını dört rekat kıldırırdı. Sonra Mina'ya ve Arafat'a çıktığında namazları kısaltarak kılardı. Hac vazifesini bitirip Mina'da konakladığında ise artık namazları tam olarak kılardı."

 

İbn Battal ise görüşlerini şöyle dile getirmiştir: "Bu konuyla ilgili doğru açıklama şudur; Hz. Osman ile Aişe, Resulullah'ın (s.a.v.) ümmete kolaylık olsun diye namazları kısaltarak kılmayı tercih ettiğini düşünüyorlardı. Onlar ise kendileri için zor olanı seçmişlerdi."

 

İbn Battal'ın bu açıklamasını kabul eden Kurtubî gibi alimler de' bulunmaktadır. Fakat ilk açıklama bir rivayete dayandığı ve ravî de Hz. Osman'ın niçin bu şekilde hareket ettiğini açıkladığı için daha tercihe şayandır.

 

Tahavî'nin naklettiği bir rivayette farklı bir açıklama vardır: "Zührî şöyle der: Osman Mina'da namazı dört rekat olarak kıldırmiştı. Çünkü o dönemde din konusunda pek fazla bilgileri olmayan bedevilerin sayısı iyice artmıştı ve Osman onlara namazın dört rekat olduğunu göstermek istemişti."

 

Beyhakî'nin Abdurrahman İbn Humeyd İbn Abdurrahman İbn Avf  Babası Humeyd İbn Abdurrahman İbn Avf - Hz. Osman senediyle naklettiği rivayete göre Hz. Osman Mina'da namazı tam olarak kılmış ve sonra cemaate şöyle hitap etmiştir: "Namazları kısaltarak kılmak Resulullah'ın (s.a.v.) ve O'ndan sonra gelen iki arkadaşının sünnetidir. Ancak burada din konusunda bilgi sahibi olmayan insanların sayısının arttığını gördüm ve iki rekat kılmam durumunda namazları devamlı olarak iki rekat kılmalarından korktum."

 

İbn Cüreyc'in naklettiğine göre bir bedevi Hz. Osman'a Mina'da iken ses¬lenmiş ve: "Ey müminlerin emiri ben geçen yıl senin iki rekat kıldırdığını gördüğüm günden beri namazı iki rekat kılıyorum" demiştir. İşte bu rivayetler birbirini desteklemektedir. Dolayısıyla Hz. Osman'ın böyle bir amaçla namazları tam olarak kıldığını söylemek de mümkündür. Bununla birlikte benim tercih ettiğim görüş ile bu açıklama arasında bir çelişki olduğu da söylenemez. Hatta bu açıklama benim tercih ettiğim görüşü desteklemektedir. Zira seyir halinde olma du¬rumunun aksine yolculuk sırasında herhangi bir yerde konaklama durumu yolcu olmama haline (ikamet) daha çok benzemektedir ve konaklama hali ikamet haline kıyas edilebilir.

 

Hz. Aişe ise namazı niçin tam olarak kıldığını net bir şekilde açıklamıştır. Bu sebep de Beyhakî'nin Hişam İbn Urve - Urve İbnü'z-Zübeyr yoluyla naklettiği bir rivayette açıklanmıştır: "Hz. Aişe yolculukta namazları dört rekat kılardı. Ben ona: İki rekat kılsaniz!' dediğimde: Yeğenim, namazları dört rekat kılmak bana zor gelmiyor ki!' diye cevap verdi." Bu rivayetin senedi sahihtir. Bu rivayet Hz. Aişe'nin kısaltma hükmünü ruhsat olarak yorumladığını ve herhangi bir sıkıntı meşakkat duymayan kimselerin yolculukta iken namazları dört rekat olarak kılmasını daha faziletli kabul ettiğini göstermektedir.

 

Alimlerin çoğunluğunun tercih ettiği görüşü destekleyen rivayeti ise Ebu Ya'la ile Taberanî sağlam (ceyyid) bir senedle Ebu Hüreyre'den nakletmişîerdir. Bu rivayete göre Ebu Hüreyre, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem , Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) ile birlikte yolculuk yapmış ve hepsinin Medine'den çıkıp Mekke'ye doğru yola koyulduklarında, hem seyir halinde iken hem de Mekke'de konakladıkları sırada namazları iki rekat olarak kıldıklarını belirtmiştir.